Cinsel İstismarı

blog-law-1

Değerli meslektaşlarım ve üyelerimiz;

 

Son yıllarda sık sık karşılaştığımız çocuk cinsel istismarı kanayan bir yara olarak toplumumuzda varlığını gittikçe arttırmaktadır.

İstismar kavramı, çocuğun büyüme ve gelişmesini olumsuz yönde etkileyen her türlü davranış olarak tanımlanabilir. Çocuk istismarına, insanlık tarihi boyunca her kültür ve toplumda rastlanmaktadır. Çocuğun istismarı birkaç dal altında incelebilir. Fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal istismar, ekonomik istismar ve ihmal şeklinde görülür. Sık görülen ve önemli bir sağlık  sorunu olmasına karşın, tanısında  ve ilgili uzmanlık dalları ile işbirliğinde çoğu kez yetersizliklerle karşılaşılmaktadır. Kanıtların eksikliği ve yanlış bilgiler, kültürel ve geleneksel değerler istismarın göz ardı edilmesine yol açabilmektedir. Çocukta görülen travmalar ancak çok ciddi boyutlarda olduğunda çocuk istismarı düşünülmektedir. İstismar göstergesi olan hafif bulgular atlandığında veya bildirimi yapılmadığında yaşamsal önem taşıyan olumsuz sonuçlarla karşılaşılmakta, istismar mağduru olan çocuk psiko-sosyolojik sıkıntılarla büyümektedir.  Bu nedenle, çocuk istismarının tanı ve tedavisinde  hekimlerin, rehber öğretmenlerin özellikle de çocuk hastalarla en çok karşılaşan  pediyatristlerin ve tabi ki ebeveynlerin çocuk istismarının  bulgu ve semptomlarını iyi bilmeleri gerekir. Çocuk istismarında çocuk ve içinde yaşadığı ailenin psikiyatrik değerlendirmesinin yapılması gerekliliktir.

Türkiye’de çocuk istismarı ile ilgili çalışmaların başlangıcı çok yeni olup, daha çok adli tıp, sosyal pediatri, çocuk ve ergen ruh sağlığı uzmanlarının öncülüğünde  yürütülmektedir. Çeşitli bülten ve forum dergilerinde derleme ve vaka sunumlarıyla gündemde tutulmaya çalışılmaktadır. Ancak vaka azlığı sebebi ile de yayınlanan bilimsel makale sayısı, ülke nüfusumuz göz önüne alındığında çok az ve yetersizdir. Çocuk istismarında Dünya sıralamasında ilk 3 içerisinde olmamıza rağmen konu ile ilgili sivil toplum kuruluşu ve dernekler ancak   90.lı yıllardan itibaren ile kurulmaya başlanmıştır. Ne yazık ki bu konuda çalışan dernek sayısı bugün için sadece 3’tür.

Her konuda öncü olan İzmir, bu alandaki eksikliği görmüş ve 20.02.2012 yılında Çocuk İstismarıyla Mücadele Derneğini (ÇİMDER) 17 kurucu üyeyle kurmuştur. Dernek üyeleri arasında eski bakanlar, parlamenterler, akademisyenler, hekimler, hukukçular, psikolog ve psikiyatristler, Sosyolog ve Sosyal Hizmet uzmanları, eğitimciler, duyarlı, gönüllü anne ve babalar var. Bu derneğin kurucu üyeliği ve sekreterliğini yapmaktan da gurur duymaktayım.

Bildiğiniz ve basında da takip ettiğiniz üzere son yıllarda cinsel suçlar artmakta ve çocuk cinsel istismarı da ilk sıralarda yerini almaktadır. Çocukluk dönemi, cinsel gelişim ve bilgilenmenin henüz tamamlanmadığı bir süreçtir. Bu dönemde yaşanacak herhangi bir cinsel istismar eyleminin, özellikle aile içinden kaynaklanması çocukta meydana gelebilecek zararı daha da ağırlaştırmaktadır. Cinsel istismar çocuklarda uzun süreli duygusal ve davranışsal etkilere, korku, depresyon, kızgınlık, düşmanlık ve uygunsuz cinsel davranışlara yol açar. Bu nedenle çocukların, cinsel istismarı tanımlama veya gösterme yeteneğinde olduklarına inanılmalı ve profesyonel kişilerden destek alınmalıdır. Cinsel İstismarın mağduru çocuklar ileride cinsel istismarın faili haline gelmektedir.

Çocuğun cinsel istismarı için gerçek epidemiyolojik verilere ulaşmak zordur. Çünkü mağdurların yalnızca %15’i bildirimde bulunmakta %85.lik kısım ise saklı kalmaktadır.   20 ülkeden yayınlanmış toplam 24 çalışmayı içeren bir derlemede; cinsel istismar oranlarının kadınlar için %7-36, erkekler için %3-29 arasında değiştiği bildirilmiştir. Kız çocuklarda üç kat daha fazla görüldüğü bildirilen cinsel istismarın genel olarak küçük yaştaki çocuklara uygulandığı belirtilmektedir. Verisel çalışmalar, ilk istismara uğrama yaşının ki oran yaklaşık %70.tir, ortalama 8-12 yaşları arasında zirve yaptığını, 12 yaşından sonra ise belirgin şekilde azaldığını göstermektedir. İstismarcının, çocuğa yabancı biri olabileceği gibi, genellikle çocuğun çevresinde yaşayan veya toplumda sayılan ve sevilen bir kişi olduğu görülmektedir. Yapılan çalışmalar, istismarcıların %40.7-66.7 oranında tanıdık olduğunu göstermektedir. İstismarcıların genelde erkek olduğu bildirilmektedir. Bunun yanı sıra, istismar eyleminin %30-40 oranında ergenler tarafından gerçekleştirildiği tahmin edilmektedir.

Ülkemizde Emniyet Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre son 10 yıldır 250 bin çocuğumuz bu insanlık dışı suçun mağduru oldu. Son 10 yılda bu suç %125 oranında arttı. Tabi ki bunlar adli mercilere intikal eden vakalar. Yani gerçeğin sadece %15 ‘i

Türkiye Psikiyatri Derneği, Türkiye’de Cinsel İstismara uğramış çocuk oranını % 33 olarak veriyor. Ankara üniversitesinden Prof. Dr. Betül Ulukol ise ülkemizde yılda 150 bin çocuğun cinsel istismara uğradığını bildiriyor.

Çocuk İstismarında Dünya ortalaması % 20 ‘dir. Bu demektir ki her 5 çocuktan biri cinsel istismara uğruyor.

Ülkemizdeki Resmi İstatistiklere göre: her 4 kız çocuğundan biri ve her 6 erkek çocuğundan biri cinsel istismara uğramaktadır.

Ülkemizde bu konuda çok kesin veriler yok. Çünkü veri toplanmasının da çok zor olduğu ve tabu olarak bakılan bir konu olup olan yine mağdur edilen ezilen çocuklara oluyor.

Cinsel istismar genellikle tek seferlik bir olay olarak kalmaz. Süregelen bir olgu olur. Mağdur çocuğu erken teşhis etmek, derhal koruma altına almak, gecikmeden tedavi ve rehabilitasyonunu yapmakla onun hayatını kurtarırız. Bu travmayı atlatıp normal ve sağlıklı bir yaşama kavuşturabiliriz. Aksi halde bedensel ve ruhsal hasarlar kalıcı olur ve bir anlamda o çocuğu kaybederiz.

Ünlü Bilim insanı Shergold:’’ Çocuğun Cinsel İstismarı için RUHUN ÖLÜMÜDÜR’’ der.

Cinsel İstismar ayrıca Çocuğa yönelik Şiddettir.!..Dolayısıyla da Toplumsal bir Halk Sağlığı sorunudur.

Çocuğun cinsel istismarı hem toplum, hem de devlet olarak çok eksik kaldığımız, kurumsallaşamadığımız, B.M. Çocuk Hakları Sözleşmesini imzalamış ve iç hukuk kuralı haline getirmiş olmamıza rağmen gereklerini yerine getirmediğimiz bir konudur. Sadece yasal düzenlemelerle geçiştirilecek bir konu olmadığı gibi toplumsal bir bilinç ve kurumların etkin ve düzenli çalışması da gereklidir.

Bu sorunla mücadele için çocuklarımızın bu suçtan korunması, mağdurların yasal haklarının korunması, faillerin cezalandırılması, yasal mevzuat, mağdur çocukların tanı, tedavi ve rehabilitasyonu gibi alanlarda büyük eksiklerimiz var.